Sosyal Medya

Makale

Öteki İçin Yaşamak…

İnsanlar, yaratılışta eşit kılınmışlardır. Bu yüzden düşman olmak, imtihan gereği ve aslında olumsuz bir betimleme olarak kayda geçmiştir. Bu yüzden düşman kavramını yeniden düşünmek ve üzerinde derinlemesine tefekkür ederek içinde bulunduğumuz kültürü bu çerçeveden değerlendirmeye almak esas olmalıdır.

Düşman kavramı öncelikli olarak siyasal bir kavramlaÅŸtırmadır. Ve düşman addettiÄŸiniz kiÅŸi ile iki seçeneÄŸiniz vardır: ya savaÅŸ veya anlaÅŸma yolu ile barışı ikame edersiniz. Barış yaptığınızda ise artık o düşman deÄŸildir. O zaman tek bir seçenek kalıyor: düşman ile savaÅŸ…

Modern kültür öteki üzerine kendini kurmuştur. Ve bu ötekini ise düşman kategorisinde kabul etmektedir. İnsan, insanın kurdu ise ki bütün göstergeler bunu gösteriyor. O zaman öteki yok edilmesi, ezilmesi veya esaret altına alınması gerekli olana işaret eder. O zaman da ahlaki olanı yokluğa tevdi ediyorsunuz. Çünkü kişinin kendi çıkarını ve egosunu tatmin için yaptığı eylemlere ahlaki terimi yabancı kalır. Yani ahlaki davranış ötekini dikkate alan ve aradaki bağı barış üzerinden gerçekleştirdiği ölçüdeki davranıştır. Geçici olarak savaş zamanlarında da ötekinin tepkisini dikkate alarak onunla savaşmak da ahlaki alana tekabül eder. Ancak arizi olanı kalıcı olana tercih edemeyiz. Bu yüzden başkası için yaptıklarımız ahlak alanına sahip olur.

Modern kültürde başkası için yapılan eylemler dahi kişinin kendi egosu ile ilişkili anlamlandırılır. Yani yapılan iyilikler kişinin kendisini iyi hissetmesini sağladığı ölçüde doğru kabul edilir. Yani başkası için eyleme geçerken dahi kendisini dikkate alan bir bakışı eksene alarak yaklaşılır. Bu da ahlaki olanı yozlaştırır ve süreçle yokluğa tevdi eder.

Ä°slam ise tevhidi de selamı da baÅŸkasını dikkate alarak öne çıkartır. Maun suresinde yetim, miskin ve fakir ile komÅŸuya en küçük yardımın esirgenmesi meselesini baÅŸkasının hayatının kolaylaÅŸtırılması baÄŸlamında dile getirir. Ve bu dinin bizzat kendisi olarak tanımlanır. Salih amel: BaÅŸkası için eyleme geçerek onun barış ve hidayet üzere olmasına yönelik bakışı temele alan eyleme verilen addır. BaÅŸkası sadece diÄŸer insan deÄŸil; kainatta yaÅŸayan bütün ÅŸeylerin; varlıkların varlığını fıtratlarına uygun ve uyumlu bir ÅŸekilde gerçekleÅŸtirmesine imkan tanıyacak bir vasatı var kılma çabasıdır salih amel… Halbuki kulun kendi eylemlerine hasene denilmiÅŸtir. Namaz, oruç, sadaka vesaire insan için hasenedir. Ama toplumsal kurtuluÅŸu esas alan eyleme ise salih amel denilmiÅŸtir. Bu ayrıma dikkat etmekte yarar var.

Åžimdi insanı betimleyen üç Kuran kavramını ele alalım: Müslim; teslim olan, kendi dışındaki varlığa teslim olup onun emirlerine rıza gösteren. Aynı zamanda o emirler gereÄŸi ötekilerle barış içinde yaÅŸayan kiÅŸiye verilen ad. Mümin; öteki varlığa güvenen. Güven duyarak varlıkla iliÅŸkiye giren. Yani bir güven ortamını inÅŸa etmede öncelikli sorumluluk üstlenen kiÅŸi… Hem güven duyan hem de güvenilen kiÅŸi konumuna yükselen. Muhsin; baÅŸka varlıklarının varlığının tanığı olan, ve görünmeyen varlığa dahi görünüyor gibi bir düşünüş ve eylemde bulunma hali… Hani o meÅŸhur deyim; Sen Allah’ı göremiyorsan O seni görüyor, tespitini dikkate alan. Ve bu betimlemeden hareketle kendisi dışında varlıkların kendisini görme ihtimali olmasa bile varlığını dikkate alan bir eylemsellik ve düşünümsellik özelliÄŸi kazanma…

KiÅŸinin, teslimiyet, güven duyma ve görme duyusunu harekete geçirdikten sonra o kiÅŸiye yönelik bir kötülük düşünme potansiyeli geride kalır mı? Hala bir kötülük peÅŸinde koÅŸan ise kendisine yabancılaÅŸmış ve esas kötülüğü kendisine yaptığı açık deÄŸil mi? Bu noktada düşmanlık, kin, nefret ve korku duymak insanı kendisine yabancılaÅŸtırır. Barış içinde olmak ise insanı kendisi ile barışık kılar. Kendisi olan kiÅŸi ise baÅŸkasını da kendisi gibi algılayarak onun yabancılaÅŸmasını istemez ki barış kaim olsun…

Ahlaki olanın barış ortamında kanatlanacağı aÅŸikârdır. Barışı ikame etmek için ortaya çıkan bütün çaba ve gayretler ve hatta iyi niyet taşıma dahi ahlaki olana göndermedir.  Ahlaki olan ise kulluk için temel bir zemindir. Kulluk zaten baÅŸkasını öncelemektir. ‘KiÅŸi kendisi için düşündüğünü diÄŸer kardeÅŸi için düşünmedikçe Müslüman olamaz’ yargısını da bu çerçevede kabul etmek gerekir.

Müslim, mümin ve muhsin olmanın yegâne yolunun da öteki ile iliÅŸkinin niteliÄŸine bağımlı olduÄŸu temel bir gerçekliktir. Salt kendisini düşünen ve kendisi ile kaim bir dünya kurma hayali kuran kiÅŸinin ahlaki bir davranış ortaya koyması düşünülemez. Aynı zamanda bu kiÅŸi, müslim, mümin ve muhsin olma haline de sahip olamaz…  

O zaman yapılması gereken tek ÅŸey; baÅŸkasını dikkate alacak bir yaÅŸam oluÅŸturma çabasına ortak olmaktır. Din, baÅŸkasını dikkate almayan hayatları en sert biçimi ile ‘nefsini ilah edinmek’ olarak tanımlıyor. Yani ego, kendisini düşünmeye baÅŸladığı zaman ÅŸeytana dönüşüyor. BaÅŸkasını düşünmeye baÅŸladığında ise Adem olarak varlık sahasına çıkıyor.

Bütün bu gerçekliÄŸi dikkate alarak bugünümüzü deÄŸerlendirelim…

‘Bana bir ÅŸey olmasın da dünya yanarsa yansın’, ya da bir kaza esnasında ‘oÄŸlum, sana bir ÅŸey oldu mu? Sorusu öncelikli halini koruyor. DiÄŸerleri ise bir baÅŸkası ve önemini korumuyor. Yani kiÅŸi, ancak baÅŸkasını düşündüğünde ve kendisinden çok baÅŸkasının ne yaÅŸadığını fark ettiÄŸinde kendisi olmaya baÅŸlar. Ä°nsan olmanın baÅŸlangıç adımı baÅŸkasının duygularını dikkate alarak varlık sahasına çıkmaya çalışmaktır.

Bugün maalesef Müslüman dünya da modern dünyanın kültürel baskısı altında kalıyor. O yüzden sadece kendisini düşünüyor. İster birey olarak adlandırın, ister ulus devlet olarak adlandırın, her halükarda salt kendi çıkarını düşünmek ve bu çıkarını her şeyin üstünde tutmak temel kural haline gelmiştir. İşte bu kötü ve insanı çatışma alanına taşıyan ve ötekileştirme kabiliyeti taşıyan bu temeli yıkmak elzemdir. Yoksa yabancılaşma kaçınılmaz ve her yabancılaşma savaşı hayatın bütününe taşıma istidadı taşıyacaktır. Bugün yaşanılan sorunların ana kaynağı burasıdır.

Yeni bir dünya mümkün… Ve bu yeni dünyada ‘öteki’ bir çatışma aracı deÄŸil, bilakis, bir salih amel sebebi olmalıdır. SavaÅŸ deÄŸil barışı eksene almalı bu yeni dünya ve insanlar sadece insanlarla deÄŸil insan dışındaki bütün bir varlıkla da barışı esas almalıdır. En önemlisi sadece kendisini ve bugün yaÅŸayan nesli deÄŸil gelecekte var olacak nesli de dikkate alan bir bakışla hayatı yaÅŸamalı ve üretim tüketin dengesini bu temel gerçeklik üzerine kurmalıdır…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.